NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
a) Muhammed b. Iyas'dan
(rivayet olunduğuna göre); İbn Abbas ile Ebû Hureyre ve Abdullah b. Amr b.
el-As'a; kocasının (daha cinsi münâsebette bulunmadan bir defada) üç talakla
boşadığı bir kız(ın durumun)dan sorulmuş da hepsi
"O kız başkasıyla
evleninceye kadar ona helal olmaz." diye cevap vermişler.
b) Ebû Dâvud dedi ki...
Muaviye b. Ebi Ayyaş kendisinin bizzat şahid olduğu bu olayı (şöyle rivayet
etmiştir); Muhammed b. îyas b. el-Bükeyr, İbnü'z-Zübeyr ile Asım b. Ömer'e
gelerek bu (haberde geçen) soruyu sormuş, her ikisi de;
"Git (bunu) îbn
Abbas ile Ebu Hureyre'den (sor), ben onları Âişe (r.anha)nın yanında bıraktım,
geldim" diye cevap vermiş (Muhammed b. İyas bu sözü söyledikten) sonra
(yukarıda geçen) şu (Muhammed b. İyas'ın naklettiği) haberi rivayet etmiştir.
c) Ebû Dâvud dedi ki: Bu
mevzuda îbn Abbas'in sözü şudur:
(Bir defada verilen) üç
talak (insanın) evlenip cinsi münâsebette bulunduğu kadını da cinsi münasebette
bulunmadığı kadını da boş düşürür. (Artık bu kadın) başka bir kocayla
evleninceye kadar ona helal olmaz. Bu (haber) Para değişimi ile ilgili habere
benziyor. (Şöyle ki) îbn Abbas (peşin olarak yapılan) para değişiminde
(değiştirilen paradaki eşitsizliğin faiz sayılamayacağını) söylerdi. Sonra
bundan döndü.
İzah:
Muvatta, talak
Bu hadis-i şerif îbn
Abbas'ın önceleri bir defada verilen üç talakın bir talak. sayılacağı görüşünde
iken sonradan bu görüşünden dönüp bir defada verilen üç talakın üç talak sayılması
gerektiğine hükmettiğini ifâde etmektedir.
Birinci haberde geçen
"kız" kaydı, kayd-ı ihtirâzî olmayıp kayd-ı ittifakı olduğundan îbn
Abbas'ın bu görüşü sadece kocasının cinsî münâsebette bulunmadan' önce
boşadığı kızlara ait bir görüş değil, bir defada üç talakla boşanan bütün
kadınlara şâmildir. Fakat Hz. îbn Abbas sonradan bu görüşünden dönerek bir
defada verilen üç talakın üçünün de muteber olduğuna ve karısını bu şekilde
boşayan bir kimsenin, o kadın bir başka kocayla normal olarak evlenip de yine
normal olarak boşanmadıkça onunla evlenemeyeceğine hükmetti. Daha öncede
açıkladığımız gibi dört mezhep imamıyla birlikte ulemanın büyük çoğunluğu da
Hz. İbn Abbas'ın bu ikinci görüşünü benimsemişler ve bununla fetva
vermişlerdir. Nitekim imam Mâlik'in rivayet ettiği şu hadis-i şerifler de
Cumhurun bu görüşünü desteklemektedir.
Muhammed b. Abdurrahman
b. Sevbân'dan rivayet edildi. Muhammed b. îyas b. el-Bükeyr şöyle dedi: Adamın
birisi zifafa girmeden karısını üç talakla boşadı. Sonra boşadığı bu hanımla
evlenmek istedi. Bunun üzerine (yanıma) fetva sormaya geldi. Beraberce Abdullah
b. Abbas ve Ebu Hureyre'ye gittik. (Meseleyi) onlara sordu. Onlar;
Kadın başka bir koca
ile evlenmeden onunla evlenemezsin dediler. Oda.
Ben onu yalnız bir
talakla boşadım, deyince İbn Abbas;
Nimeti elinden
kaçırdın, dedi.[Muvatta, talak]
Ata b. Yesar, şöyle
dedi: Adamın biri Abdullah b. Amr b. el-As'a karısı ile zifafa girmeden onu üç
talakla boşayan başka bir şahıs hakkında (fetva) sormak için geldi.
Ata dedi ki; "İlk
evlenen (ve dokunulmayan) kızın talakı bir dedim" Abdullah b. Amr b. el-As
bana;
Sen hikayecisin (fıkhın
derinliklerinden ne anlarsın) bir talak onu bir talak-ı bâin ile boş yapar, üç
talak ise başka kocaya varıncaya kadar o kadını haram kılar, dedi.[Muvatta,
talak]
2200 numaralı hadisin
şerhinde bu konuyu tekrar ele alacağız inşallah,
Musannif Ebû Davud'un
naklettiği ikinci haberde de îbn Abbas (r.a.)'ın bir defada verilen üç talakın
bir talak sayılacağı görüşünde iken sonradan bu görüşü terkettiği ve karısını
bu şekilde boşayan kimsenin karısına bir daha dönemeyeceğine, ona dönebilmesi
için o kadının sahih nikahla bir kocayla evlenip sonra ondan boşanmış olmasına
hükmettiği ifâde edilmektedir. Bu mevzuda imam Mâlik de şöyle diyor:
"Hüküm bize göre de böyledir. Bir adam dul bir kadınla evlenir, fakat
cima' etmezse bu dulun durumu da bakire kızın durumu gibidir. Bir talak onu da
talak-i bâin ile boş kılar. Üç talak ise, başka bir kocaya varıncaya kadar o
kadını ilk kocasına haram kılar.
Rahmetü'l-Ümme'de
denilmektedir ki, İslam uleması bir kimsenin yeni evlenip de henüz dokunmadığı
bir kıza "sen üç talakla boşsun" demesiyle o kızın üç talakla boş
olacağında ittifak etmişlerse de bu kimsenin sözü geçen kıza peşi peşine üç
defa "sen boşsun, sen boşsun, son boşsun" demesiyle kaç talak vaki
olacağında ihtilâf etmişlerdir. İmam Ebû Hanife ile Şafiî ve Ahmed'e göre bu
şekilde verilen talak bir talak sayılırken imam Mâlik'e göre üç talak sayılır.
Eğer bir kimse
evlendikten sonra cinsî münasebette bulunduğu bir kadına bu şekilde bir talak
verir de ben aslında bir talak verdim, ağzımdan çıkan ikinci ve üçüncü talakla
birinci verdiğim talakı ona duyurmak ve anlatmak istedim" derse o zaman
imam Ebû Hanife ile İmam Mâlik'e göre üç talak vaki olursa da imam Şafiî ile
Ahmed'e göre bir talak vaki olur. Fakat kendisiyle hiç münâsebette bulunmadığı
karısını bu şekilde peşi peşine üç talakla boşarsa imam Ebû Hanife ile Şafiî'ye
göre bir, imam Malik ile Ahmed'e göre de üç talak vaki olur.[Tekmiletu’l-Menhel,
IV, 133.]
Ayrıca bu ikinci
haberde kendisinden bilmediği bir mevzuda fetva istenen bir âlimin bilmediğini
söyleyerek o meseleyi bilen bir kimseye havale etmesi gerektiği ifade
ediliyor. Nitekim Hz. Ali, "bilmediğim bîr meselede bilmiyorum demek
kadar içimi serinleten bir şey yoktur.” buyurmuştur.
Üçüncü haberde ise, bu
görüşlere ilâveten Hz. İbn Abbas'ın peşin olarak yapılan para değişimlerinde ve
yine peşin olarak yapılan aynı cinsten olan ülçülür ve tartılır maddelerin
değişiminde değişilen bu maddelerdeki eşitsizliğin veya farklılığın faiz
sayılmayacağı görüşünde iken sonradan bu fikrinden döndüğü ifâde edilmektedir.
Hz. İbn Abbas'ın bu mev-zudaki delili Hz. Üsâme b. Zeyd'in rivayet ettiği
"faiz ancak veresiye olan alış-verişlerde olur" mealindeki hadis-i
şeriftir. Buhari, buyu'; Müslim,
müsâkât; Nesâî, buyu'; îbn Mace, ticâret; Darimî, buyu'; Ahmed b. Hanbel, V,
200-202, 204, 206, 208, 209.
Fakat diğer bir hadis-i
şerifte ise, "faiz ancak peşin yapılan ahşverişte olur"[Müslim,
müsâkâk] buyurularak peşin yapılan ahş-verişlerde de faiz muamelesinin
bulunabileceği ifâde edilmektedir. Bu bakımdan cumhur-ı ulema İbn Abbas'ın
dayandığı, "Nesie-den başka ribâ yoktur" hadisim "en şiddeli
riba ancak nesîededir" şeklinde te'vil etmişlerdir. Yani bu hadis
"peşin yapılan alışverişlerde riba yoktur" anlamına değil,
"peşin yapılan alışverişlerde ribanın kemali yoktur. Riba-nın kemali
veresiye yapılan ahş-verişlerdedir" anlamına gelir.[Selamet yollan, III 77
(Trc. A.. Davudoğlu)]
Nitekim Hâkim, Hz. İbn
Abbas'ın bu görüşünden döndüğünü ve Allah'a tevbe ettiğini rivayet etmiştir.
Hâkimin rivayetine göre Hz. İbn Ab-bas "Vallahi ben müslümanların peşin
olarak yaptıkları her nevi alışverişi helal görüyordum. Abdullah b. Ömer'in
Rasûlullah (s.a.v.)'den benim bilmediğim bir hadisi bellediğini işitince şimdi
Allah'a istiğfar ediyorum" demiştir.
Hâkim'in rivayet ettiği
diğer bir hadiste ifade edildiğine göre "Hz. İbn Abbas ömrünün bir
kısmında peşin yapılan alışverişlerde riba olmayacağına inanırmış. Bir gün Ebu
Said el-Hudri ile karşılaşınca Hz. Ebu Said ona;
Ya İbn Abbas, sen halka
faiz yedirirken Âllah'dan korkmuyor musun? Rasûlullah (s.a.v.)'in "birgün
hurma hurma karşılığında, buğday buğday karşılığında, arpa arpa karşılığında,
altın altın karşılığında, gümüş gümüş karşılığında misli misline ve peşin
olarak değiştirilir. Kim bu alış-verişte bir fazlalık alırsa o faizdir."
buyurmuş olduğunu duymadın mı? demiş. Hz. İbn Abbas da:
Ey Ebû Said, Allah seni
cennet ile mükafatlandırsın, bana unuttuğum bir meseleyi hatırlattın. Allah'a
istiğfar ve tevbe ediyorum demiş.[Hakim, Müstedrek, II, 42-43.]
Abdurrezzak'ın Musannaf
ında Tâvus'un "İbn Abbas hiç dokunmadığı karısını bir defa da üç talakla
boşayan bir kimsenin bu talakını bir talak sayardı" dediği rivayet ediliyorsa
da [Avnü'l-mâbud, VI, 272.] Tâvus'un, İbn Abbas'ın bu görüşünden döndüğünü
bilmediği için bu sözü söylediğinde şüphe yoktur.